Reklam

" Sen Şehzade misin!..."

SEYFETTİN DUMAN  anısıdır:

1966-1967 Eğitim -Öğretim yılında Malatya,Kayseri,Tokat,Sivas merkez ve ilçelerinden sınavı kazanarak Sivas Öğretmen Okulu'nda öğretime başlamıştık. Bizim sınıf; spor sahasına bakan merdiven başında 2. kattaki 4/B sınıfıydı. Okulumuza, öğretmenlerimize, yatılılığa kısaca geleceğimize yön verecek yeni yaşamımıza alışmaya, uyum sağlamaya çalışıyorduk. Daha çok da 24 saat beraber olduğumuz arkadaşlarımızı tanımaya, özelliklerini ve davranışlarını anlamaya çalışıyorduk. Ancak kimse kimsenin "Kökenini, dilini, dinini, mezhebini" sorgulamıyordu. Gerek de duymuyordu. Siyasi çekişmeler diye bir kavram yoktu.Çok hoşgörülü bir ortam vardı. Herkes birbirini seviyor, sayıyordu. Bana göre Ülkemizin de sakin, huzurlu, istikrarlı en güzel yıllarıydı. Belki bu nedenlerle arkadaşlıklarımızın da temelini sağlam attık, iyiliklerle yad ediyoruz.


.......................

2. dönem baharda doğayla birlikte biz de yavaş yavaş canlanmaya, kıpırdanmaya başlamıştık. Artık öğretmenlerimizi, arkadaşlarımızı tanıyor; özelliklerini, yeteneklerini biliyorduk. Bu özelliklerin sergilenme zamanı gelmişti. Bazı dersleri diğerlerine göre daha çok seviyorduk (!). Hele haftada bir saat olan TARİH dersi vardı ki; "sevgilinin yolunu gözler gibi" gözlüyorduk. Ne Omay sinemasında kapalı gişe oynayan "SANGAM" filmi, ne Esen sinemasındaki TUZAK" filmi, ne de Yalçın sinemasındaki "KUDUZ" filmi "O" kadar cezbedici değildi!.. Varsa da TARİH dersi yoksa da TARİH dersi.Rahmetli Burhan (Burhanettin Uygunuçarlara kısaca Burhan derdik) derste; diliyle dişinin arasında, dudaklarını hiç kıpırdatmaksızın, kendine has bir stilde ancak sınıfta duyulabilecek "VOLÜM"de bir ıslık çalardı ama ne ıslık!.. O şekilde ıslık çalana ben hayatta hiç rastlamadım. Elbette boş ıslık değildi. Günün en popüler şarkılarından, türkülerinden oluşan bir müzik ziyafetiydi. Müzik menüsüne genellikle "KADİFEDEN KESESİ" ile başlar, "BURSANIN UFAK TEFEK TAŞLARI, FINDIKLI BİZİM YOLUMUZ, PENCEREDEN KAR GELİYOR, ORDUNUN DERELERİ" ile sürdürürdü. Gazinoda "AİLE MATİNASI" gibiydi. Sınıf kıpır kıpır, fıkır fıkırdı. Herkes "PÜR NEŞE" içerisinde!... "NE OĞUM OĞUM HARBİN SEEPLERİ, SEEPLERİ" ne de"HARBİN SONUÇLARI" umurumuzdaydı. Zaten dersi de genellikle sınıfın "İNEK ŞABANI" Abdullah Çakmak ya da kızlardan birisi anlatırdı. MODERN MEMMED öğretmenimiz bazen fısıldaşmalardan işkillenir "ne oluyor, ne gülüyorsunuz?" diye sorduğunda; sınıfın en güvenilir(!) öğrencisi "sınıf başkanı" olarak ben "Öğretmenim sesler dışardan geliyor." diyerek soruyu geçiştirirdim. Zaten önlem olarak pencereleri de açıyorduk. Zil çaldığında herkes halinden memnun bir şekilde şarkı mırıldanıyor olurdu.

Devamını okumak için tıkla:

........................

Bazı akşamlarda da etüt aralarında sınıfta müzik konserlerimiz olurdu. Seyfettin Sucu 'nun Sivas şubesi Mahmut Karakaştı.O ince, pürüzsüz,güzel sesiyle eli kulağa atar; "BİR AVCI GETİRİN ŞU TURNAYI VURALIM" ile açılış yapar, peşpeşe iki-üç tane söylerdi. Davudi sesiyle Yusuf Bozdemir de Mahsuni'den "İŞTE GİDİYORUM ÇEŞMİ SİYAHIM" ve "AMAN DOKTOR BAK BEBEĞE" yi söylerdi. Ben de araya "GİTTİ CANIMIN CANANI, BENİ BIRAKTI YARALI" yı sıkıştırırdım, koro da coşkuyla "KIRMIZI KURDELAM AH KÖR OLASIN EMİNEM"i söylerdi. Burhan "TAŞA VERDİM YANIMI, TOPRAK ALSIN CANIMI" ile işi bağlardı!..

.........................


Bir de "EVCİLER YATAKHANESİ" vardı ki evlere şenlik! "HABABAM SINIFI" gibi... Tüm "ŞER KUVVETLER (!)" orada!.. Kimler yok ki; Burhan, Fantoma Nevzat, İnek Şaban Abdullah Çakmak, Saadettin Karaçor, Gılici Mustafa, Nadir, Vahdet Zöngür, Şişko Süreyya, Faruk Gürlevik, Erdal, İlhan, Mücahit, Kalender, hele zamanın Levent Kırcası-Müjdat Gezeni "Neşe-espiri küpü,şen şakrak" Aydın Tintaş (Bandırmada yaşıyor, felç geçirmiş. Acil şifalar diliyor, gözlerinden öpüyorum.), rahmetli Erdoğan, Mahmut Özcan (Gaz Mahmut), Cemalettin, Hikmet Uygun ve daha niceleri!...
Şer kuvvetler(!) dedim ya herkesin kendine göre yetenekleri, özellikleri vardı. Eğer güz mevsimi ise nöbetçi öğretmen yoklama aldıktan sonra, okulun alt tarafındaki lahana tarlalarından lahana getirmek ve ikram etmek Burhanla Fantoma Nevzatın göreviydi. Rahmetli Pehlivan Ahmet Koca'ya bir lahana düşüyordu.
Eğer dönem ya da tatil dönüşü ise Gürünlü arkadaşların dolaplarının "koordinatlar" ını yine Burhanla Fantoma bilir; artık şansımıza "PESTİL, ŞEKER SUCUĞU, DUT, CEVİZ" ne çıkarsa yatakhaneye bir ziyafet çekerlerdi. Gürünlü arkadaşlar Burhanın işi olduğunu bilir, biraz sitem eder sonra "HELAL" ederlerdi. Çünkü Burhana kimse kızmaz, herkes onu severdi.
Saadettin Karaçor az hınzır(!) değildi. Uyuyanları mürekkeple boyamak, sakal-bıyık yapmak onun işiydi. Nevzat la yine uyuyanların kulağının dibinde bir kaptan diğer kaba "şırıl şırıl " su akıtarak "ÇİŞ YAPTIRMAK" bu ikilinin işiydi.
Saadettin, Abdullah Çakmak'ın defter- kitaplarının arasına "TAZE OT" koymayı da ihmal etmezdi.
Bu arada mahalle, ilkokul, ortaokul, öğr.okulu, Eğitim Enstitüsü arkadaşım Sevgili Abdullah'ın da hakkını yemeyelim.Çalışmalarının hakkını verdiğini, hakkını da aldığını belirteyim. 1969 dönem birincisi olarak zamanın Valisi Mustafa Yörükoğlu'ndan "ALTIN KOL SAATİ" aldığını, yine Eğitim'i de FKB iyi derece ile bitirerek Besni Öğretmen Okulu'na seçildiğini de belirtmeliyim. Şimdi de Sivas'ta kurduğu "SİVAS KOLEJİ" nin yöneticiliğini yapıyor.
Fıkra anlatma Glicinin işiydi. Bir Köfte(!) sıkma fıkrası vardı galiba...
Hikmet Uygun; ta o günlerde Türkiye çapında popülerdi. Çok güzel saz çalıp söylerdi. Yaptığı beste ve güftelerle plaklar doldurmuştu. Halen çalıp söylüyor.
Erdoğan da çümbüş çalardı ama bu işin ustası da Mahmut Özcan'dı. Elbette Burhanın darbukayı "konuşturduğunu" söylememe gerek yok.
Bize de söylemek ve oynamak düşüyordu!... Vur patlasın, çal oynasın.. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar "çalar-söylerdik."
İşte böyle bir akşamın sabahında nöbetçi öğretmenimiz "MODERN MEMMED" 6.30 sularında koğuşun kapısına vurarak "Günaydın Çocuklar haydi kalkın bakayım." dedi. Yarı belimize kadar doğrulduk, kalkar gibi yaptık, öğretmenimiz gidince de tekrar yattık. Bir süre sonra "Hala mı yatıyorsunuz?" diyerek öğretmenimiz tekrar geldi. Etrafıma baktım benim gibi, bu konuda sabıkalı (!), "akşam yatmaz-sabah kalkmaz" cinsinden üç beş kişi kalmışız. Ama uykumuzu alamamıştık. Ben tekrar yastığa başımı koyduğumu hatırlıyorum. Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum; bir de başucumda öğretmenimin "OĞUM, OĞUM SEN ŞEHZADE MİSİN, NE YATIYORSUN, KALKSANA !..." sözleriyle uyandım. Koğuşta benden başka kimse kalmamıştı.

.....................

Ne günlerdi "O" günler. Arkadaş değil, dost değil, her biri "CAN"dı "CAN". Kimi görevini, mesleğini en güzel şekliyle yapmanın onur ve gururuyla köşesine çekilip torun seviyor, kameralara "POZ" veriyor (Hulusi, Vahdet, Faruk, Cemalettin gibi...), kimi ticarete atıldı (Saadettin),kimi özel yurt açtı(Mücahit), kimi özel okul açtı (Çakmak), kimi Dışişlerine geçti (Mahmut Karakaş.), kimi de "TAŞA,TOPRAĞA BAĞRINI VERDİ !"...

Hepinize Selamlar, Sevgiler ! Sağlıkla kalın, hoşça kalın...



Seyfettin Duman 26 Şubat 2011 Sivas

 

Yorumlar  

 
+1 #8 Ali İhsan Asıhan 10-03-2011 02:16
Kim bilir,
bu "mered" 'in dilinden anlayanlar, bu meredi iyi kullananlar bize - bana neler diyorlar...
...
Öğrenim dönemimizde bu "mered" yoktu . görgü tanığı çooook...
...
Yoktu da, bari "MODERN" tarihi öğrenebilseydik ...
...
Sevgili Hulusi Bekki'nin dediği gibi,
"...O ne ise, Onu biz de öğrenemedik." ...
...
Bu "mered" epey başımızı ağrıtacağa benziyor, öğrenene kadar sevgili Seyfettin ...
:-) :-) :-)
Kim bilir? ... ...
emmoğlu46
Alıntı
 
 
0 #7 Ali İhsan Asıhan 10-03-2011 01:52
Ali Ihsan Asihan
Sevgili Seyfettin,
Merhaba,
Şimdi,İkimiz de aynı anda sitemizdeyiz.
"üye davet et!" yazılan yeri tıklasam, yazıp-çizsem, edip tutsam da, olmadı gene de... Davet edemedim...
...
Hani demiştin ya,
"Bilgisayar Meredi..." ...
Bu "Mered" 'den ben de çok muzdaribim...
Geçen gün, o güzelim, sıcacık yazına cevap vermeye çalışıyordum. Ne yazıp çizdimse yel oldu gitti iyi mi?...
Hani Sivas'ın Yiğit Evladı Aşık Vaysel Baba der ya;
"Emeklerim, zay eyledi sel benim..."
...
Bu "mered" san ki sel oldu, alıp götürdü emeklerimi... Sevgili Seyfettin...
Üstelik, bu "mered" 'in bana yaptığı ilk de değil. Gelip-gelip, kanadını çarpıyor kalemime.
San ki, AZRAİL "mered". Ne ister bilmem?
Sade bana yapsa yapacağını, gene iyi...
Geçen gün, sevgili Ali Yücel'imizizin yazıp çizdiğini torlayıp toplayıp yok etmiş anında. ... İyi mi?...
...
Zaten bana derd oluyordu bu "meredin" yaptıkları...
Şimdi, "bi" de Ali Yücel'e yaptıkları eklendi... Demem o ki, İkimize de derd oldu şimdi...
...
"Kalsın benim davam,
Divana kalsın!"...
diyor, Sivasımızın; ne Hızırına, ne Hınzırına, ne paşasına, başeğmez oğlu Sevgili
Pir Sultanımız...
...
Umarım, biz divana bırakmadan öğreniriz bu " M E R E D İ " ...

İyi ki varsın, çok yaşa, bin yaşa…
...
Gülelim, sıcacık, Sivas Havası Kokan anılarını özlemle bekliyoruz…

Sevgiyle, özlemle, hasretle öpüyorum...
Selamlar...
Almanya, Essen, 10.03.2011,
ALi İhsan Asıhan,

emmoğlu46
Alıntı
 
 
0 #6 Seyfettin Duman 09-03-2011 03:09
Sevgili Ali Yücel Ağbim;
Sizin ,Ali İhsan Ağbimin övgü dolu sözleri,hak etmesemde beni ihya etti.Çok teşekkür ediyorum.Naçizane sizleri ve taş mektebimizde okuyanları,göre v yapanları anılarla 40-50 yıl öncesine götürmek istedim.Sizlerinde belirttiği gibi kişiliğimizde, yaşamımızda unutulmaz izler bırakan "O "güzel okul yıllarımızı ,günlerimizi kısa bir an 'da olsa gözümüzün önünde canlandırdık,yü reğimizde yaşadık sanırım.
Ben "Tilkinin hesabı "yurdumuzun değişik yörelerinde görev yaptıktan sonra Sivas 'ımıza geldim.Halen burada yaşantımı sürdürüyorum.Köyünüze ilk kez 1967 yılında 5/B sınıfı olarak pikniğe gitmiştik.Geçen yazda arkadaşlarla balık çiftliğine gittik.Güleryüzlü,konu şkan,konuksever işletmeci arkadaşlada tanıştık. Aile boyu çiftliği çekip çeviriyorlardı.En çokta buram buram tüten mis gibi,nefis"köy fırın ekmeği"hoşumuza gitmişti.Tadı damağımdan hiç gitmedi.Ali ihsan Ağbimizde anlaşılan bu tür ekmekleri çok seviyor,yazılar ından o anlaşılıyor.Yolu Sivasa düşerse inşallah tatdırırız.
Tülay Okutan Hanımefendi,yaz ımızın "tam erkek dünyası"nı anlattığı belirtiyor.Öyle yorumlanabilir, ancak bizler "yatılı öğrenci"lerdik.Günün yirmidört saatinde beraberdik,bera ber gülüyor,beraber eğleniyor,berab er yaramazlıklar(! )yapıyorduk.Gündüzlü arkadaşlarımızl ada "Dünyalarımız"ortaktı.Ayrımız gayrımız yoktu.Onlarda Ali İhsan Ağbimizin belirttiği gibi "okulumuzu,sınıf ımızı daha bir süsleyen,daha bir güzelleştiren,z enginleştiren,u nutulmaz anılarımızda önemli rol oynayan ,kocaman ailemizin "bireyleriydi."Gözardı etmek olası mı?Belki ilerde onlarlada olan ortak anılarımızdan bahsederiz.
Herkese selamlar,sevgil er,saygılar.Hoşça kalınız.
Alıntı
 
 
0 #5 Ali İhsan Asıhan 28-02-2011 16:46
Sayıdeğer Tülay Okutan Hanımefendi,

"Bu anı tam erkek dünyasını anlatıyor." diyor,
"Orada yaşananlar unutulamaz." diye ekliyorsunuz...
Çok haklısınız...
Gece gündüz birarada olan, o genç insanlar, kocaman bir aile gibiydik...
...
Başta Okul Müdürümüz, Müdürlerimiz, olmak üzere bütün Öğretmenlerimiz ;
ANAMIZ-BABAMIZ..
...
Yatılı öğrenciler de çocukları...
...
Gündüzlü olan arkadaşlarımız,
okulumuzu ve ailemizi daha bir süsleyen,
daha bir güzelleştiren, zenginleştiren, unutulamaz anılarda sonderece önemli rol oynayan, kocaman ailemizin diğer fertleri...
İyi ki varlardı.
İyi ki varsınız...
İyi ki Yazdınız...
...
Lütfen yazınız...
...
Selam ve hürmetlerimi iletiyorum...
Sevgiye kalın, hoşça kalın!...
...

Essen- Almanya, 28.02.2011,
Ali İhsan Asıhan,

emmoğlu4
Alıntı
 
 
0 #4 Ali İhsan Asıhan 28-02-2011 16:30
Sevgili Seyfettin,
Sana bir sır vereyim mi,
"Modern Memmed" yazısının önemli aktörlerinden biri, Ali Yüceldir.
"A. Y." rumuzuyla geçer orada...
Bilmem uyar mı?
:-), :-) , :-)
O yıllarda ona,
"ARAP ALİ"
"ARABALİ" derlerdi, derdik...
...
Kapkara, espri dolu,
herşeyden, ama herşeyden,
gülünecek birşeyler çıkaran,
"Ali Babalı",
uzunboylu, çubık gibi,
Sivas (SUVAZ)
delikanlısı bir oğlan...
....
Yeni yazılarını bekliyoruz sevgili Seyfettin.
Sevgiyle öpüyor, sağlık ve başarılar diliyorum...
...
Essen- Almanya, 28.02.2011,
Ali İhsan Asıhan,

emmoğlu46
Alıntı
 
 
0 #3 Ali İhsan Asıhan 28-02-2011 16:27
Sevgili Seyfettnn Bey Kardeşim,
Sevgili Ali Yücelin, yukarıdaki güzel yorumuna aynen katılıyorum...
...
"Yukarıdaki yazını keyifle, büyük bir hazla ve keşke bitmese diyerek okudum.
Okuyanlarını o taş mektebe götürdün."
Eline, diline, kalemine, yüreğine, sağlık, bin sağlık...
Su gibi, Kepenek suyu.
Sıcacık ekmek somunu gibi...
...
Aziz olasın!
Kıpır-kıpır ettin okuyanlarını...
Kıpır-kıpır oldum...
Kabakyazısının Taş Mektebinde,
neler yetişmiş, neler yetiştirilmiş,
Selam olsun onlara... Bin selam...
...
Dört hafta önce Berlin'de, Ali Yücel'i ziyaret ettim. Bir hafta, neredeyse geceli gündüzlü Taşmektep anılarımızı konuştuk. Geceli-gündüzlü, güldük,
gülüştük...
...
Dün akşam, telefonda Ali Yücel;
"Alican, bir hafta çok az geldi...
...
daha şiir ve hatıra defterlerini açamadık bile" dedi...
...
Güzel yazınla o anıları daha da canlı tuttuk... Varolasın sağolasın, sağlık ve mutluluk içinde çok yaşayasın.
Selam ve sevgilerimle...
...
Essen- Almanya, 28.02.2011,
Ali İhsan Asıhan,

emmoğlu4
Alıntı
 
 
0 #2 ali yücel 28-02-2011 11:17
Sevgili Seyfettin,
Ben 1965-1966 yılı mezunuyum. 1966 da nöbeti bizden sizler devralmışsınız. Yukarıdaki yazını keyifle, büyük bir hazla ve keşke bitmese diyerek okudum. Beni yine 45 yıl önce mezun olduğum, hayatımda kocaman bir yeri olan ve ömrüm oldukçada unutamayacağım o taş mektebe götürdün. Anlattığın şeyler bizleri öyle güzel tarif ediyorki, bunun üzerine daha bir şey demeye gerek kalmıyor. Belki isimler değişik ama anlattıklarının yüzde doksanını hepimiz yaşadık. Ellerine, yüreğine sağlık. Sen çok yaşa, bin yaşa. Ben aslen Sivas merkeze bağlı Karaçayır köyündenim. Seninde Sivas`da yaşadığını biliyorum. Eğer zaman bulursan bizim köye git. Ablam emekli olduktan sonra tekrar köyümüze yerleşti. Ben onu haberdar ederim. Köyümüzün ormanında alabalık çiftliği var. Git orada güzel bir balık ye. Ben halen Berlin`de yaşıyorum. Sana, ailene ve Sivas İlköğretmen Okulu denince yüreği kıpır kıpır eden herkese selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Hoşça kalın.
Ali Yücel
Berlin
Alıntı
 
 
0 #1 Tülay Okutan Ertürk 27-02-2011 13:36
Bu anı tam erkek dünyasını anlatıyor.Orada yaşananlar unutulamaz.Ama ben sizin deyiminizle taşa toprağa bağrını veren bir arkadaşımın adını gördüm burada.Burhanettin Uygunuçarlar, onun bando takımında majör olduğunu biliyordum sadece.Bu denli yetenekli bir ıslıkçalar olduğunu bilmezdim.Ne cevherler varmış aramızda meğer. Ölümüne inanılmaz üzüldüm. Toprağı bol, mekanı cennet olsun!..
Alıntı
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile